Filipinler Gezisi Nasıl Planlanır?
"Yeryüzündeki cennet.. Bir yeri anlatmaya başlamadan önce gözlerimi kapatım o gezideki anlarımı düşünürüm. Aklımda kalan kokuları, tatları, renkleri, insanları ve sonrada anıları hatırlarım. Filipinler’i düşününce engin bir mavilik geliyor gözümün önüne. Turkuazın binbir türlü hali. Yemyeşil tropikal ormanlara karışan çiçeklerin kokusu. Uzak doğunun insanına özgü o gülümseme. Eşsiz güzellikteki lagünler, deniz yıldızlarının boncuk gibi süslediği berrak denizler, palmiye ağaçlarının gölgesinde kilometrelerce uzanan kumsallar, rengarenk tropikal meyveler, kelebekler, ağustos böcekleri, yerden yüzlerce metre yüksekte ipin üzerinde yaşadığımız zipline maceraları ve tüm bunları ailecek yaşamanın verdiği mutluluk!"
12 gün boyunca sürekli değişen ve kendini yenileyen bir Filipinler gezisi nasıl planlanır?
Çocuklarla böyle bir geziye çıkmadan bilinmesi gerekenler neler?
7000’den fazla adanın olduğu bu yeryüzü cennetinde nereleri görmeden dönmemeli?
Ve bunun gibi daha birçok soruya rehberlik edecek bir yazı hazırlamak istedim. Çünkü Filipinler planlama yapması en zor destinasyonlardan biri. Bugüne kadar 50’den fazla ülkeye gitmiş bir gezgin olarak en uzun süre hakkında araştırma yaptığım yerlerin başında geliyor. Bu nedenle hem kendi gezimizden yola çıkarak yaşadığım deneyimleri, önerileri paylaşmak, hem de planlama yaparken yardımcı olacağanı düşündüğüm ulaşım, konaklama gibi bilgileri aktarmak istedim. Eğer Filipinler’e gitmeyi hayal ediyor ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız muhtemelen bu yazıyı okuduktan sonra bilet bakmaya başlayacaksınız.
Mevsim
Tropikal bir ülke olan Filipinler’de hava sürekli sıcak olsa da iki mevsim yaşanıyor. Temmuz ve Ocak arası yağmurlu mevsim. Bu dönemde gittiğinizde öğleden sonra başlayan ve birkaç saat içinde duran güçlü yağmurlarla karşılaşabilirsiniz. Özellikle Ekim ve Aralık aylar arasında muson yağışları, tayfun ve şiddetli yağışlar görülebiliyor. Ölümle sonuçlanan tüm sel felaketleri hep bu aylarda yaşanmış. O yüzden bence tarihleriniz esnekse Ocak ve Temmuz ayları arasındaki kuru dönemde gitmeyi tercih edin. En garanti aylar ise Mart ve Haziran arasındaki “yaz” mevsimi dedikleri dönem. Biz Mart sonu gittik ve Bohol’deki yarım günlük yağış dışında bulutlu gökyüzü dahi görmedik.
Dil
Ülkenin ana dili Tagalog olsa da İngilizce çok yaygın olarak kullanılmakta. Neresine giderseniz gidin yaşlısı çocuğu İngilizce biliyor. O yüzden dil konusunda hiçbir sıkıntı yaşamazsınız.
Ekonomisi ve Para Birimi
1 Amerikan doları (USD) yaklaşık 53 Filipin Peso’su (PHP) ediyor.
1 USD=53 PHP (2018)
Filipinler ekonomik olarak zayıf ve dışa bağımlı bir ülke. Turizm ve tarım dışında herhangi bir gelir kaynağı yok. Nüfusu 100 milyonun üzerinde ve çok ciddi bir işsizlik var. Bu nedenle neredeyse her aileden bir kişi yurtdışında çalışıp diğer aile bireylerinin geçimini sağlamak durumunda. Hatta çoğu ailede neredeyse herkes yurtdışında iş bulmak zorunda olduğu için eğitimlerine devam eden çocuklara sadece büyük anne veya büyük babalar bakıyor.
Ülkelerinden , çocuklarından binlerce kilometre uzakta yıllarca çalışıp çocuklarına bir gelecek kurmak için büyük özverilerde bulunuyorlar. Böyle bakınca fedakarlık ve azimlerine hayran olmamak elde değil.
Ekonomisi iyi olmadığından dolayı paraları son yıllarda sürekli değer kaybetmekte. O nedenle artan turizmin yarattığı fiyat artışlarına rağmen ucuz bir ülke.
Vize
Filipinler Türk vatandaşlarından vize istemiyor, bu nedenle giriş-çıkış çok kolay. Havaalanından aldığınız vize ile 30 gün boyunca kalabiliyorsunuz.
Planlama ve Rota
Bizim takip ettiğimiz rotayı özetleyecek olursak:
Manila ( 1 gece konaklama)
Palawan-El Nido ( 4 gece konaklama)
Palawan- Coron ( 3 gece konaklama)
Bohol ( 3 gece konaklama )
Manila
Filipinler’e THY’nın İstanbul-Manila direk seferi ile uçtuk. Skyscanner’dan birkaç hafta tüm Filipinler uçuşlarını takip ettik. Promosyonlu bir biletti ve bizim gittiğimiz tarihteki en ucuz uçuştu. Aslında aktarmalı uçuşların daha ucuz olması beklenir ve çoğunlukla THY biletleri diğer havayolu şirketlerine göre daha pahalıdır ama Filipinler için öyle olmadı. Aklınızda bulunsun. Bu arada bilet bakmaya en az 4 ay öncesinden başlayın. Süre yaklaştıkça fiyatlar artar.
Manila’ya akşam saatlerinde varacağımız için 1 gece Manila’da konaklamayı tercih ettik. Çocukla seyahat ederken uzun aktarmalar veya uçuşlar olmamasına özen gösteriyoruz. Uçaktan inip taksiyle Manila’daki otelimiz Dusit Thani’ye geçtik. Havaalanında farklı farklı taksi çeşitleri var. Yanınıza gelip sizi normalin 3 katı pahalı olan transfer araçlarına yönlendirmek isteyecek kişiler olacak. Kafanızı karıştıracak şeyler söyleyecekler. Hiç dinlemeyin ve klasik havaalanı taksisini kullanın. Uber’de tavsiye edeceğim bir diğer taksi uygulaması. Manila’da gayet başarılı çalışıyor.
Otelimize yerleştikten sonra akşam yemeği için yürüyüş mesafesindeki işlek caddelerden birine gittik. Her yer cıvıl cıvıl ve hareketliydi. Manila’nın trafiği ve keşmekeşiyle Filipinler’in en vasat yerlerinden biri olduğunu okumuştum. Bu nedenle sadece bir akşam kalıp sabah erkenden Palawan adasına geçmeye karar vermiştik. Otelimizin konumu sanırım Manila’nın en iyi yerlerinden birindeydi çünkü etrafta çok sayıda restaurant, alışveriş merkezi ve mağaza vardı. Ayrıca bize gayet güvenli bir şehir izlenimi bırakmayı başardı. İki çocukla pizza yapan bir restaurant bulup yemeğimizi yedikten sonra dinlenmek için yürüyerek tekrardan otelimize döndük.
Sabah uzun ve keyifli bir kahvaltının ardından Uber çağırarak havaalanına doğru yola çıktık. Normalde 20 dakika süren yolun trafik nedeniyle 1 saat sürebildiğini öğrendiğimiz için temkinli davranıp erkenden alana gittik. Ama hiç trafik olmadı :) Manila iç hat terminali küçücük bir salondan oluşuyor. Oyalanacak pek bir şey yok, ya da yemek yenilebilecek. Bu detayları işinize yarayabileceğini düşündüğüm için paylaşıyorum.
Filipinler’de daha önce de belirttiğim gibi 7000’den fazla ada var. Bunların bir kısmı eyalet olarak geçen büyük adalar iken çok büyük kısmı da üzerlerinde yerleşim bulunmayan küçücük adalar. Filipinler yasalarına göre adalar satın alınabiliyor. Private Island olarak geçen ve etrafındaki denize dahi yaklaşmanızın yasak olduğu özel adalar var. O yüzden sosyal medyada ya da internette çok sık karşınıza çıkan "sand bar" adalarına gidip fotoğraf çektirmek isterseniz günlük giriş parası ödemeniz gerekiyor.
Ulaşım ve konaklama detaylarımıza geçmeden önce adını çok sık duyacağınız diğer adalardan da bahsetmek istiyorum. Cebu, Oslob, Boracay ve Puerto Princesa.
Boracay Filipinler’in en popüler destinasyonlarından biri. Upuzun bembeyaz kumsallarıyla White Beach balayı rotası arayanların da tercih ettiği ünlü kumsalı. Bizim gittiğimiz dönemde Boracay kapalıydı. Kulağa çok garip gelse de yönetimsel sıkıntılardan dolayı adaya gelişi bir dönem kısıtladılar. Gece hayatı, kalabalık ve kumsalı dışında çok da farklı bir özelliği olmadığı için ilk elediğimiz yer burası oldu. Eğer 2 haftadan fazla kalacaksanız ve 2-3 gün otelden çıkmadan dinleneyim diyorsanız listeye ekleyebilirsiniz.
Cebu Filipinler’in bir diğer büyük şehirlerinden biri. Şehir içinde yapılacak pek birşey yok. Bence süreniz kısıtlıysa zaman kaybı. Cebu zaten genellikle aktarma merkezi olarak kullanılıyor. Bohol adasına feribot ile geçmek için Cebu’ya gitmek durumundasınız. Biz farklı bir rota izledik ve buraya hiç uğramadık. Rotamızı anlatırken detayları yazıcam.
Oslob adası da çoğu gezginin listesinde olan bir yer. Köpekbalıklarıyla dalış yapmak için ve Kawasan şelalelerini görmek için Cebu’dan sabaha karşı 3-4 gibi sizi otelinizden alıp otobüsle Oslob’a götürecek turlara yazılmanız gerekiyor. Bu şirketleri her yerde bulabilirsiniz. Otelinizden de ayarlayabiliyorsunuz. Tur şirketleri sizi Mactan (Cebu’nun tam karşısında resortlerin olduğu ada) ya da Cebu’daki otelinizden sabah 6:30-7:00 gibi alıp Oslob’a varıyor. Kısa bir eğitimin ardından dalış yapacağınız yere botlarla gidiyorsunuz. 20 dakika boyunca köpekbalıklarıyla yüzdükten sonra tekrardan karaya çıkıp Kawasan şelalelerine doğru devam ediyorsunuz. Bu turlara çocuklarda katılabiliyor. Ama biz çocuklarla bu kadar yorgunluğa değmeyeceğini düşündüğümüz için bu rotayı izlemedik.
Köpekbalığı dalışı yapmak istiyorsanız iki farklı alternatif daha önereceğim. Benim bunları araştırmam iki günümü aldı. O yüzden gitmemiş olsak bile öğrendiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.:))
Oslob’un hemen karşısında Sumilon adası var. Bluewater Sumilon Island Resort dalış yapılan yere çok yakın bir otel. Bir gece burada kalarak daha az bir yorgunluk ile 10 dakikada dalış noktasına ulaşabiliyorsunuz.
Ya da Bohol’de kaldığımız Panglao adasından da aynı tur botlarla yapılabiliyor. Sabah 5 gibi sizi otelinizden alıyorlar 2-3 saat süren bir bot yolculuğundan sonra aynı dalış merkezine varmış oluyorsunuz. Alona Beach üzerinde bir kioskları var. Önceden rezervasyon yapmanıza da gerek yok. Akşam tura yazılıp sabah yola çıkabilirsiniz.
Puerto Princesa Palawan adasındaki diğer önemli yerlerden biri. UNESCO koruması altındaki “Underground River” burada görebileceğiniz yegane yer. Daha önce Küba’da benzer bir yer altı nehir turuna kaltılmıştım. O yüzden güzel olduğuna tahmin ediyorum. Ama yine yaptığımız araştırmalar sonucunda buranın 12 günlük bir gezi için gereksiz olduğuna karar verdik. Manila’dan El Nido adasına direk uçuşlar başlamadan önce genellikle Puerto Princesa’ya uçup daha sonra 7-10 saat kadar süren bir otobüs yolculuğu ile El Nido’ya varılıyormuş. Toprak yoldan gidilen bu otobüs yolculuğunu çocuklu ailelere kesinlikle tavsiye etmiyorum. Tripadvisor’da okuduğum yorumların hepsi bu yöndeydi. O nedenle biz Manila’dan El Nido’ya Air Swift’in pır pır diye tabir edilen küçük uçaklarıyla gittik. Fiyat olarak ne yazık ki daha yüksekti ama 2 günü yollarda geçirip yorulmaya değecek kadar da bir fark yoktu. Sırt çantalı gezginlerin uyuyarak geçirebileceği 10 saat 4 ve 7 yaşında iki çocuk için riske atılamayacak kadar uzun geçebiliyor :))
Adalar Arası Ulaşım
Manila’dan El Nido’ya karşılıklı günde 5 sefer düzenleniyor. Biletler pahalı ve uçaklar çok küçük olduğu için hemen bitebiliyor. O yüzden Filipinler programınızın ana hatlarını belirledikten hemen sonra iç hat uçuşlarınızı alın derim. Linkini buraya bırakıyorum.
El Nido adasının merkezi bence çok vasat. Feribotların da yanaştığı koy şehir merkezi olarak geçiyor. Burada irili ufaklı bir sürü pansiyon var. El Nido’nun cennet kapıları bu koydan uzaklaşır uzaklaşmaz başlıyor. Hemen belirteyim, Filipinler demek Island Hopping denen "Ada Turları" demek. A B C D olarak 4 farklı rotada düzenlenen bot turları Palawan adasında yapmanız gerekenlerin başında geliyor. Hem otelinizden hem de El Nido’daki tur şirketlerinden satın alabiliyorsunuz. Sabah tüm tekneler feribot iskelesinin yanındaki koyda toplanıyor. Anlaştığınız botu bulup çevre adaları ve lagünleri gezmeye başlıyorsunuz. Bot turunu özel kiralarsanız beğendiğiniz adada istediğiniz kadar süreyi uzatıp, adaların ve koyların en sakin olduğu saatleri ters rota izleyerek yakalayabiliyorsunuz. Grup turlarında ise saatlere ve rotaya uymak durumundasınız. Bir başka tur alternatifi de iki günlük combo turlar. Örneğin ilk gün A turunu yapıyorsunuz. Sonra sizi bot kumsalda kamp yapacağınız yere bırakıyor. O gece çadırda kalıyorsunuz ve ertesi gün C turuna çıkmak için sizi aynı yerden alıyor.
Fikir vermesi açısından bir şirketin linkini buraya bırakıyorum.
Biz El Nido’da Matinloc adasındaki Matinloc Resort’de kaldık. 2 defa otelin kendi tur teknesiyle, 1 kere de El Nido’daki bir acentayla anlaşıp tura çıktık. Neredeyse tüm gezilmesi gereken yerleri gördük. Onu ayrı bir yazı da detaylı anlatıcam. Otelimiz şehir merkezinden uzakta ve C turu olarak da bilinen rotanın içindeki Matinloc adasındaydı. Bu nedenle hem çok pratik oldu hem de neredeyse hiç zaman kaybetmeden çok fazla yer görmüş olduk. Otelin iskelesinden kahvaltı sonrası hareket edip öğleden sonra otele geri döndük. Konfor öncelikliyseniz bu şekilde bir planlama yapabilirsiniz. Bu arada otelimizin denizden, odalarından ve turlarından çok memnun kalmış olsak da kesinlikle tavsiye edemiyorum. Çünkü Mina yemeklerimden zehirlendi ve sabaha kadar kustu. Daha sonra internetten otel yorumlarına baktığımda aynı sıkıntıyı yaşayan çok sayıda insanın şikayeti olduğunu farkettim.
El Nido’da konaklama biraz problem. Oteller ya çok pahalı ya da hesaplı ama sıcak su imkanı bile yok. İyice araştırın gitmeden. Fotoğraflarına aldanmayın ve mutlaka imkanlarına bakın. Tatil köyü olarak size önereceklerim Cauayan Island Resort and Spa ve El Nido Resorts Lagen Island. İkisine de botla gitlik. Hizmetini bilmiyorum ama denizi çok güzel görünüyordu. Bunların dışında feribot iskelesi etrafında çok sayıda pansiyon, otel ve apart otel var. The Nest El Nido Beach Resort ve El Nido Coco Resort Palawan’da orada tanıştığımız iki ailenin kaldığı ve tavsiye ettiği otellerdi. Notlarıma kaydetmiştim ama gidip bakma imkanım olmadı.
El Nido’daki son gecemizde ise Cabanas de Nacpan Camping Resort’de kaldık. Resort dediğine bakmayın, aslında burası “glamping” denilen bir çadır otel konsepti. Nacpan Beach yakınlarındaki bir çiftliğin içinde çadırlarda konakladık. Çocuklar buraya bayıldı. Gayet temiz ve korunaklıydı. Çadırlarda fan olduğu için hiç terlemedik, file olduğu için de hiç sinek ya da böcek problemi yaşamadık. Ormanın içinde olduğu için eğer doğal ortamlarda kamp yapmaya alışkın değilseniz hiç riske atmayın. Ama seviyorsanız da kaçırmayın. Merkeze 25 dakika uzaklıkta ama toprak yol olduğu için tıngır mıngır gidiyorsunuz. Konaklayan müşterilere kaldıkları süre boyunca motosikleti ücretsiz veriyorlar. Motor kullanmam diyorsanız Filipinler’in meşhur tricycle ile sizi götürüp getiriyorlar. El Nido yazımda daha uzun anlatacağım bu maceramızı.
Coron
El Nido’da Coron’a geçmek için en iyi alternatif hızlı feribot. O da sadece günde bir kez sabah 06:00 da kalkıyor. Linkini buraya bırakıyorum. Önceden rezervasyon yapın ve online biletinizi alın. Ayrıca yarım saat öncesinden orada olun. İki çocukla sabah 4:30 uyanıp, Nacpan’daki çadırlarımızda hazırlanıp önceden ayarladığımız transfer aracıyla feribot iskelesine ilk gidenlerden olmayı başarmıştık. :))
Coron’daki otelimiz Two Seasons Coron Resort’ün transfer aracı bizi vapur iskelesinde karşıladı ve botla otele doğru yola çıktık. Bu otelimiz de yine Coron Merkez’inden 20 dakika uzaklıktaki özel bir adadaydı.
Genel olarak herşeyinden çok memnun kaldık. Coron’da da yine El Nido’da olduğu gibi Island Hopping turlarına katıldık. Muhteşem yerler gördük. Hepsini otelimiz ayarladı. Burada da yine aynı şekilde şehir merkezinden ya da internetten tur firmalarına kolayca ulaşabilirisiniz.
İki gece burada kaldıktan sonra son gece havaalanına transferimizi kolay yapabilmek için Two Seasons’ın Coron’daki diğer oteli Bayside'da kaldık. Eşyalarımızı sabahtan yeni otelimize ulaştırdılar. Yine bot turuna çıktık ve akşam üzeri bizi kalacağımız otele bıraktılar. Tüm süreç sorunsuz işledi. O yüzden rahatlıkla tavsiye edebilirim bu konaklamayı.
Bohol
Coron’dan ( Busuanga) Bohol’e ( Tagbilaran) CRK Luzon Clark International’dan aktarma yaparak Philippines Airline ile uçtuk. Biz alırken biletler pahalı değildi o yüzden biz Cebu’ya uçup oradan Feribotla Bohol’e geçmek yerine uçakla gitmeyi tercih ettik. Bu tamamen sizin rotanızla ve önceliklerinizle ilgili. İki şekilde de gitmek mümkün. Cebu’ya vardığınızda feribot iskelesinden hemen binebiliyorsunuz bildiğim kadarıyla, önceden bilet almanıza da gerek yok.
Bohol’de Panglao adasında Amorita Resort’de konakladık. Bu otelden de çok memnun kaldık. Hem yemekleri hem de havuzu çok keyifliydi. Adanın en ünlü plajı Alona Beach’in sonunda yüksek bir yamacın üzerinde olduğu için de muhteşem bir gün batımı manzarası vardı. Bohol, Çikolata tepeleriyle (Chocolate Hills) ve yemyeşil ormanların içinden geçen Loboc nehiriyle ünlü bir ada. Buraya özgü bir hayvan olan Tarsier de yine mutlaka görmeniz gereken şeylerin başında geliyor. Bohol Countryside Turu satın aldığınızda Çikolata tepelerini görüp, tepenin bir ucundan diğer ucuna halatlarla kaydığınız zipline’ı deneyip, nehir turunu katılıp, aynı gün tarsier çiftliğini de gezebiliyorsunuz. Bizim kesinlikle en sevdiğimiz yerlerden biri oldu. Tekrar Filipinler’e gelirsek yine Bohol’de birkaç gün kalmayı kesinlikle isteriz. Burada bir de Chocolate Hills Adventure Park var. Biz kelebek bahçesi için gittik ama eğer 1 günümüz daha olsaydı çocuklarla tüm gün burada zaman geçirebilirdik.
Benim için tüm tatilin en heyecan verici anı ise Bohol’de yerden yüzlerce metre yükseklikte, yemyeşil bir ormanın üstünde, çikolata tepelerinin arasında, gökyüzünde bisiklete binmek oldu. Hayatımda yaşadığım en unutulmaz anlardan biriydi. İncecik bir tel üzerinde boşlukta pedal çeviriyorsunuz. Sağ-sol, yukarı-aşağı.. Heryer boşluk. Telle bağlı olduğunuzu biliyorsunuz ama ufacık bir esintide bile yaprak gibi sallanıyorsunuz. Hissettiğim duyguyu anlatabilmem çok zor. Çöl ile ilgili bir yazı yazmıştım blogda. “Hiç” olmayı anlatan bir gün batımı hikayesi. Çok etkilemişti o seyahat beni. Gökyüzünde bisiklete binmek de Filipinler gezisinin unutulmazı oldu.
Ailelere Not:“Çocukla seyahat zor olmuyor mu?” En çok duyduğum sorulardan biri. Oysa ki zor çok göreceli bir kavram. "Hayatta ne kolay ki"? Yaşamak, para kazanmak, sağlıklı ve mutlu kalmak mı? Hepsini sizin dünyaya baktığınız pencere belirliyor. İnsan nasıl hissediyorsa öyle yaşıyor. Mesela ben. Sonuç değil de süreç odaklı bir insan oldum hep. Bu nedenle varmak kadar yolculuğun kendisinden de zevk alıyorum. Algı dünyasında bu duygum çocuklara geçiyor, ve onlar da yolculuğun her anında mutlu olabiliyor. Mükemmel diye bir kavram yok bizim yaşantımızda. Elimizden geldiği kadarını yapabilmek, yapabildiğimizle mutlu olabilmek var. O yüzden bizim için sabahın ilk saatlerinde feribot kuyruğunda hep beraber güneşin doğuşunu izlemek de çok güzel, deniz yıldızlarını aramak da. Minik anlara saklanmış mutlu anı çekirdekleri yaratıyoruz. Yıllar sonra hafızalarından silinse bile muhtemelen bilinçaltlarında yaşayacak mutlu hazineleri olacak. Mesela ne zaman feribota binseler nedenini bilmedikleri bir huzur duyacaklar. Ya da deniz yıldızlarını hiç bilmedikleri bir nedenden dolayı hep çok sevecekler. Kim bilir.. Belki aynı yolculuğa çocuklarıyla çıkacaklar..
Bu örneği burada yazmamın sebebi “yapabilir miyim acaba” diye size içeriden seslenen bir ses varsa ona "evet" diyebilmenizi sağlamak. Çünkü hayallerin önündeki en büyük engel çoğu zaman imkansızlıklar değil ama korkular oluyor.
Biz yaptıysak siz de yapabilirisiniz!
Çocukla Seyahat Etmeden Önce Korkmak Gerek” yazımda bu duygulardan bahsetmiştim. Okumak için üzerine tıklayabilirsiniz.
Yeni yazılarımı, seyahat fotoğraflarımı ve videolarımı sosyal medya hesaplarımdan da takip edin.
Şubat ayında Filipinlere gidecek biri olarak büyük ilgiyle okudum ve bilgilere bayıldım. Çok teşekkürler. Sevgiler :)