Yol değişse bile, yolculuk değişmez!
Yılın ilk yazısı için sizlerden öneriler istemiştim, aslında bu bir bakıma geçen yılın sizler üzerinde en çok hangi konularda baskı yarattığını anlamama da yardımcı oldu. İyi ki yapmışım, çünkü o kadar güzel konular geldi ki sizlerden. Pandemi ve çalışan anneler ile ilgili çok soru geldi. Buna bağlı olarak da boşanmalar ve çatışmalar sorulmuş.
Nasıl bir düzen oturtmalıyız? Bu ev stresiyle nasıl başa çıkmalıyız? Evliliğimizi nasıl yürüteceğiz?
Geçtiğimiz yıl psikolojide ‘stres’ olarak adlandırdığımız ne varsa hayatımızda yer aldı. Resmen hızlandırılmış bir stres fragmanı yaşadık. Tüm dünya farklı felaketlere ev sahipliği yaptı. Ekonomik problemler, eğitim ve okul hayatının köklü değişimi, duygusal yemek yeme atakları ile kaygı ve panik atakların pik yapması, depremler, kayıplar derken bireylerin ruh sağlığı tehlike altında. Ve ne var biliyor musunuz? Çok haklısınız! Sıkıştınız, bunaldınız, endişelisiniz ve önünüzü göremiyorsunuz. Ne zaman bitecek sorusunun yanıtı ise maalesef şimdilik çok uzakta görünüyor.
Şöyle bir geri çekilip baktığımızda bu yaşanan şeylerin hayatımızda önemli stresler olması dışında atlamamamız gerek başka bir gerçeği de yansıttığını söyleyebiliriz.
Kontrol sizde değildi!
Hayat tüm bu olumsuz durumları içeren bir döngüye sahip ve hayatın size getirdikleri üzerinde kontrolünüz yok. Yani geçen yıl hangi zorluklardan geçtiyseniz, bunları yaşamak zorundaydınız ve yaşamayı siz seçmediniz. Bunlara dışsal stres kaynakları denilmektedir.
Stres, bireylerin kontrolü dışında hayatlarında karşılaşabilecekleri engelleri, değişimleri ve kısıtlamaları kapsayan bir kavramdır. Bu değişimleri kişi bir tehlike olarak algıladığında stres tepkisi ortaya çıkar ve bu durumlarla zihinsel, fiziksel ve duygusal bir mücadele başlar. Bu mücadelenin ana kaynağı şavaş veya kaç kararını vermeye bizi hazırlayan bir sisteme sahip olmamızdır. Yani bizi hayatta tutmaya odaklanan beynimizin ortaya çıkardığı bir dizi tepkinin birleşimidir. Daha önce panik bozukluk yazısında bu mekanizmadan detaylıca bahsetmiştim.
Şimdi gelelim bugüne! Son bir yıldır sürekli bir belirsizlikle karşı karşıya kaldık, hayatımız ve rutinlerimiz köklü şekilde değişti. Çalışma koşullarından, ev düzenine, yerinden oynamış gelir gider dengesine kadar pek çok dışsal stres faktörü bir bir yaşamımızı etkilerken, psikolojik olarak sağlam kalmaya ve bu mücadeleden zaferle çıkmaya çalıştık. İnsanların sahip olduğu mizaçsal özellikler kimisinin daha rahat ve kontrollü olarak baş etmesini sağlarken, kimisini derinden sarstı ve mutsuzluk, karamsarlık, içe kapanma gibi olumsuz duygularla baş başa kalmasına neden oldu.
Neler değişti?
Çalışan anne ve babalar için okul sisteminin uzaktan eğitime dönüşmesi bir felakete yol açtı. O kadar zor ki dengeyi sağlamak, haklısınız. Yıprandınız ve nasıl bir yol izleyeceğinizi bilemiyorsunuz. Online eğitim ile beraber, anne baba olmak dışında öğretmen olmaya çalışan aileler ve onların yaşadığı sıkıntılar sanırım anlatılmaz, yaşanır!
Evlilikler bir sınavdan geçti. Sosyal yaşamın evlilikler üzerinde ilişkiyi sürdürmeye katkı sağlayan önemli bir değişken olduğunu gösteren yüzlerce yayın var. Oysa, geçen yıl tüm hobilerden, kişisel zamanlardan, arkadaş ve aile desteğinden feragat etmek zorunda kaldık. Evlilikler bir anda rutinlerinden uzaklaştı ve stresli iki partnerin dövüş sahasına dönüştü. Dünyada pandemi ile birlikte boşanmaların ciddi oranda arttığı gerçeğini dikkate alacak olursak, maalesef bu sonuç hiç şaşırtıcı olmadı.
Ekonomik zorluklar, her zaman bir stres faktörü olarak değerlendirilir. Çünkü bireylerin önce temel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir, daha sonra sevme ve sevilme ihtiyacını karşılamayı düşünebilirler. Maslow bu hiyerarşiden bahsettiği yıllardan bu yana tüm dünya düzeni bu temel üzerinden inşa ediliyor. Maddi kayıplar yaşayan pek çok birey, daha öncesinde kendisine gösterdiği özen ve ilgiyi kaybetti ve psikolojide yer alan en önemli sorunsalın kucağına düştü. ‘Gelecek beklentisinin olmaması’.
Çocuklar kendi yaş grubuna göre farklı fiziksel ve duygusal gelişimlerden geçerler ancak ne olursa olsun hepsinde olan ortak özellik, fiziksel olarak hareket ihtiyacına sahip olmalarıdır. Çocuklar, sosyal yönden arkadaşa, oyuna ve fiziksel harekete ihtiyaç duyarlar. Aileler pandemi ile birlikte evlerde, kapalı alanlarda çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken çok yoruldu.
Temizlik anlayışımız değişti, yemek yeme anlayışımız değişti, arkadaşlık ilişkilerimiz değişti, çalışma şeklimiz değişti…Değişti..Değişti….
Peki ne yapacağız?
Değişimi kabul etmekten başka yol yok. Stres ve kaygı ikilisi yaşanan durumu kabul etmedikçe, kontrol etmeye çalıştıkça artar. Öncelikle böyle bir süreçten geçtiğinizi ve bazı şeylerin artık kökten değiştiğini kabul etmek zorundasınız. Dışsal stres kaynaklarını değiştiremezsiniz ama onlarla baş etme yöntemlerinizi güncelleyebilirsiniz!
Eski rutinlerinizde başvurduğunuz ve işe yarayan şeyler artık işe yaramıyorsa onları değiştirme vakti gelmiş demektir. Kendinize, çocuğum evde ve hareketsiz kalıyor, enerjisini atamıyor diye yüklenmek yerine, çocuğum evde ve ben bunu değiştirmek için bir şey yapamam ama evde enerjisini atması için ona alan yaratabilirim diyebilirsiniz. Dışsal stres faktörlerine, içsel stres faktörlerini eklemeyerek kendinizi daha az yorabilirsiniz. Kaygı ve endişeler sizi bu süreçten çıkarmayacak, sizi bu sürece daha fazla sokacaktır. Önce onları atın üzerinizden.
Her birey bir deneyimin parçası olarak dünyaya gelir ve yaşadığı dönemin onun gelişiminde, büyümesinde önemli etkileri olur. Zorlu dönemlerden geçerek hayata tutunan kitlelere ev sahipliği yapmış bir geçmiş var karşımızda. Tarihte büyük değişimlerin yaşandığı dönemlerde yaşamış insalardan farklı değilsiniz. Acı ve zorluklardan geçiyor olmamız, hayatın değişeceği gerçeğini maalesef etkilemiyor. Onun bir parçasıyız ve yaşayacağız.
Psikolojik sağlamlık, bireylerin olumsuzluklar, değişimler, travmalar sonrasında, hayata uyum becerisini ve duygusal esnekliğini ifade eden önemli bir kavramıdır. Tüm bu yaşananlar karşısında yola devam edebilme kapasitesini bu kavramla açıklayabiliriz. İnsanların duygusal esnekliği geliştikçe, yeni durum ve olaylara adapte olması kolaylaşmaktadır. Her birey olumsuz durumlardan etkilenir ve bir duygusal tepki verir. Ancak bazı kişiler bu duygusal tepkiyi, kendi iyilik hali için bir araç olarak kullanmaya başlar ve iyilik halini sürdürmeye devem eder. Bireyin eğer psikolojik sağlamlığı yüksek ise iç ve dış stres yaratan durumlara karşı daha esnek davranabilir, kendine güvenli ortamlar yaratabilir ve psikolojik yönden uyumlu kalmaya devam edebilir. Oysaki psikolojik sağlamlığı düşük bireyler, stresli durumlarla karşılaştığında uyumsuz davranışlar ortaya çıkarırlar. Kaygı bozuklukları, takıntılar, öfke kontrolünde bozulmalar, aile içi çatışmalarda artışlar, yemek yeme bozuklukları, fiziksel rahatsızlıkların ortaya çıkması gibi uyumsuzlukların temelinde bu süreç yatmaktadır.
Güçlü yönlerinizi fark etme zamanı gelmedi mi? Hayatla bir anlaşma imzalamadınız, sizi zorlamayacağına dair veya yormayacağına dair bir söz de almadınız. Daha öncede sizi zorlamıştı, hatırlayın.
İşe şu soruyla başlayabilirsiniz; beni bu zorluklar karşısında neler güçlü kılıyor?
Sonra devam edin sormaya; Nasıl atlattım? Ben hayatımdaki zorluklarla nasıl başa çıktım? Kimlerden destek aldım?
Yola devam etmiştiniz, yine edeceksiniz. Unutmayın, yol değişse bile yolculuk değişmez!
Not edin tüm cevapları, hatta mektup yazın kendinize, geçen senelerde yaşadıklarınızı konuşmaya ve anlatmaya ihtiyacınız var. Sonra o mektubu tekrar tekrar okuyun, ama anlamaya çalışarak, hak vermeye çalışarak okuyun kendinize. Cesaretinizin kırıldığı yerleri bulurken, sizi cesaretlendiren yerleri de bulacaksınız. İşte orayı konuşun kendinizle.
Ayrıca, geleceğe yönelik umutlu ve güçlü kalmaya devam etmek için hayatınızda olan diğer kaynakları, kişileri iyi analiz etmek işe yarayacaktır. Kitaplar, arkadaşlar, aile bireyleri, yeni hobiler, yeni alışkanlıklar.. Her ne varsa size destek olan o araçları tespit etmeye ve onlardan maksimum faydalanmaya yöneltin enerjinizi. Geçmişin pişmanlıklarıyla değil, geçmişin güçlü adımlarıyla gelecek inşa edilebilir, unutmayın!
Sevgiler!
Instagramdan takip etmek için; @uzm.psk.sinemcakir