Ve Sonsuza Kadar Mutlu Yaşadılar!
Hayaller ve gerçekler!
Sonsuza kadar mutlu yaşadılar cümlesiyle biten masalların sonrasını hep merak etmişimdir. Sonsuza kadar mutlu olmak için neler gereklidir? Hiç tartışmışlar mıdır mesela? Ağlamış mıdır minik prenses? Ya da "yeter ben bi hava alıp geleceğim" diye kapıyı kapatıp volta atmaya çıkmış mıdır güçlü prens? Pamuk prens uyanıp prensine kavuştuktan sonra, çocukları olmuş mudur?
En merak ettiğim ise, gece uykularından hala prens, prensesini öperek mi uyandırıyordur?
Evliliklerde, bazen sihirli bir değnekle tüm sorunların çözülmesini bekliyoruz. Aynı masallardaki gibi, sonrasını birileri bizim yerimize yazsın diyoruz. Mesela eşin ailesiyle ilgili problemleri birileri çözsün, çocuklu hayatı başkaları organize etsin, aşkı romantizmi birileri getirip salona odaya serpiştirsin ve biz sonsuza kadar mutlu yaşayalım.
Kendi masalınızın sonunu yazmanız gerekiyor!
Hepimiz farklı ailelerde büyüdük, farklı arkadaşlıklarımız, birbirinden çok farklı acılarımız var. Geçmişe baktığımızda biriktirip, düğün günü yeni evimize taşıdığımız tonlarca amalarımız, keşkelerimiz, olmamalılarımız var.
O düğün günü gelip, o kapı kapandığı andan itibaren masalın sonrası yazılmaya başlıyor. Öncesinde göze takılmayan pek çok şey görünürleştikçe, sorunlar da ortalığa saçılmaya başlıyor.
Ailelerimizi evlendirdik!
Ben olsam böyle yapmazdım, benim ailemde böyle şeyler yoktur, senin gibi olamam, hiç bir şey söylemeyecek misin? Ne var bunda, niye bu kadar kızdın anlamıyorum?
Flört döneminde hiç hesaba katılmayan şeylerin başında, ailelerimiz geliyor. Dikkat edin masallarda birbirini bulmayı bekleyen prens ve prensesin anne ve babasının, "kaç yaşına geldin artık evlen, torun torba sevelim" dediğini duymazsınız. Ya da "bu kadar yıl ben el bebek gül bebek büyüttüm kızım seni, ele karışınca aman ha kendini ezdirme" diyen bir kraliçe okumamışsınızdır.
Ailelerin çocukları için doğdukları andan itibaren harcadıkları emeklerin sonucunda, onların mutlu bir yuva kurduğunu bilmek istemeleri tabiki haklarıdır. Ancak bazen biraz fazla mı bilmek istiyoruz acaba diye de düşünmüyor değilim.
Evlilik danışmanlığına gelen çoğu çift, şu cümleyi kurar: ben kendi evimde bunları görmedim. Evet görmemiştir çünkü aynı evden çıkıpta binmemiştir o evlilik sandalına. Kendi ailemizin bize kazandırdığı perspektiften bakarak, eşin ailesiyle birlikte evliliği yaşadığımızda sorunlar başlıyor. Flört ederken fark edilmeyen bazı alışkanlıklar, evlilikle beraber beklentiye dönüşüyor. Şimdi siz söylemeden hemen yazayım; evliliklerde tabiki beklentiler olmalı ancak eşinizin gerçekten yapabilecekleri ile yapamayacakları arasında da gerçekçi bakan filtreleriniz olmalı. Bu filtrelerin dili ne kadar kendinize dönük olursa, evliliğinizde çatışma ve kavgalara dönük olacak demektir.
Eşinizin neden sizden farklı davrandığını, farklı tepkiler verdiğini düşünmeye vakit ayırmak güzel bir filtredir. Çoğu zaman eşler aktif dinleme yaparlar, yani karşı taraf bir şey söylerken sizin zihniniz vereceğiniz cevaba odaklanmıştır ve ona hazırlanır. O yüzden gerçek anlamda eşinizin size ne söylemek istediğini duymazsınız. Kulakla dinlemektir bu. Ancak pasif dinlemek, eşin söylediklerini, onun hayatından bakarak, onun hissettiği halini duyarak dinlemektir. Ne cevap vereceğinizi düşünmek yerine ne anlatmak istediğiyle ilgilenirsiniz daha çok. Keşifle dinlemektir yani.
Aktif dinlerken sen dili kullanımı fazlalaşır, çünkü duyduklarınıza cevap verme isteğiniz size ‘ne dedi şimdi sana bu?’ şeklinde alttan alttan gaz veriyordur. Oysa pasif dinlerken, keşfetmeye çalışan yanınız size ‘ne anlatmaya çalışıyor sana acaba?’ diyerek dizginleri elinde tutuyor olacaktır.
Küçük farklar ile barıştık!
Eşi seçerken, ailesinide seçtik. Bunun sorumluluğu sizde. Lütfen arkadaştan, komşudan, anne ve babanızdan çıkarmayın acısını.
Bazen gerçekten de eşimizin ailesiyle çok farklı özelliklere sahip olabiliyoruz. Yani ortak paylaşacak ne konumuz olabiliyor, ne de ortak bir şeyler paylaşayım isteğimiz. Hatta bazen bu farklılıklar o kadar fazla oluyor ki, eşimizle aramızdaki ilgiyi, aşkı, romantizmi parçalara bölüyor, tek celsede boşanmaya kadar götürüyor evliliği.
Peki farklılıklar illa bu kadar görünür olmalı mıdır?
Evlilik ile birlikte yeni roller kazanıyoruz. Birilerinin, eşi, gelini, damadı, bacanağı, eltisi..Birilerinin hayatında yeni isimlerimiz ve bu isimlerin sahip olduğu yeni görevlerimiz var. Bu görevlere bakış açımız evliliği ya kurtarıyor ya da batırıyor.
Eş rolünüzü ilişkinizle örtüp, diğer rollerle ayırmak çözüm olabilir. Evlilik ve çift terapileri için illa büyük problemlere, ayrılık noktasına gelinmiş çatışmalara gerek yoktur. Genelde böyle bir algı var. Pek çok araştırma aslında evlilik bağını güçlendirmek ve iletişim dilini değiştirmek için büyük sorunlar olmadan danışmanlık alınmasının gelecekteki evlilik doyumunu arttırdığını ortaya koymaktadır. Özellikle eşlerin aileleriyle ilgili konularda işler sarpa sarmadan yardım almak, iyi bir fikir olabilir. Hislerinize güvenin!
İlişkinizde, eşinizin güçlü olan yönlerini ön plana çıkarmak ve bağımsızlaşmasını sağlayacak davranışları yapması için onu cesaretlendirmek daha az eforla daha iyi sonuçlar almanıza yardımcı olacaktır. Anında tepki vermek yerine, ikinizin birlikte olduğu bir vakitte, ne hissettiğinizi anlatmak işe yarayacaktır. Ayrıca çözüm bulmak için konuşmayı sakin bir zamana ertelemeyi deneyebilirsiniz.
Benzemez kimse sana!
Evlilik için ortak yönler, ilgiler oldukça önemlidir. Ama farklı olmak ondan daha da önemlidir diyebilirim!
Eşlerin kendilerine ait zamanlar yaratması evlilik doyumunu arttırıyor. Arkadaşla dostla ayrı yapılan programlarınız, hobilerinizin olması ilişkinin kalitesini arttırmaktadır. Ayrıca eşlerin ilgi alanları arasında tam anlamıyla zıtlık olabiliyor, bir taraf film izlemekten çok keyif alıyorken, diğer taraf PlayStation oynamak için yanıp tutuşuyor olabilir. Burada sınırlar önemli. Eşlerin ortak yapmaktan keyif aldıkları etkinlikleri bulmaları ve bunu yaparken aynı zamanda ne kadar saçma demeden, birbirinin öznel ilgi alanlarından da çalmaması iyi bir yoldur.
Bunun için kendi özel gününüzü ilan edebilirsiniz! Örneğin bizim evde Perşembe günleri benim seramik günüm, eşimin ise Çarşamba’ları PlayStation günü!!
Photo Credit: Dina Goldstein
Instagramdan takip etmek için; @uzm.psk.sinemcakir