Dünya Değişiyor, Peki Ben?
Dün çok keyifli bir canlı yayın izledim, bir süredir üzerinde düşündüğüm ve önemsediğim bir konu konuşuldu:Yeni bir dünya mümkün mü?
Kaçıranlar için bazı notlar paylaşmak istiyorum. Müge Doğan ve Endüstriyel Psikolog Sisil Pir, Açık Beyin buluşmalarında yeni dünya düzeninde nelerin farklı olması gerektiğini konuştular. Tabiki bol bol not aldım.
Öncelikle hepimiz mevcut sistemi neden şu anda sorguluyoruz ve değişmesi gerektiğine inanıyoruz onunla başlayalım. Çünkü mevcut sistemde insanlar sistemin büyümesine hizmet ediyor, oysa ki yeni dünya düzeninin, insana hizmet eden sürdürebilir gelişim modeline ihtiyacı var.
Dünya üzerindeki herkes birbirine fiziksel ve sosyal anlamda bağlı yaşıyor, Covid-19 ile bunu oldukça çarpıcı bir şekilde farkettik. Bir insanın zarar görmesi, diğer insanlarında aynı şekilde zarar görmesine sebep oldu. İnsanla arasındaki bu bağın sınır, cinsiyet, yaş ya da maddiyat tanımadığını da yaşayarak gördük. Ortak bir hayatı yaşamak için şimdiye kadar kurulmuş olan tüm değerler ve sistemler bozuluyor. Toprağın önemi azalıyor ve tabiki paranında. Başarı algımızda yer alan maddi ölçütler yerini değer yaratmaya bırakıyor. Üretimin merkezine bilgi ve bilim yerleşiyor.
Bu değişime neden ihtiyaç var derseniz; artık mevcut sistemdeki eşitsizlik tahammül edilemez boyutlara ulaştı. Sürekli bir kıtlık zihniyle dünyanın %1 ilk kısmında toplanan kaynaklar, geri kalan %99 un varlığını tehdit ederek, insani değerlerin yok olmasına neden oluyor. İnsanlığın gelişmişliğini gösterdiğine inanılan mülk sahibi olma, artık medenileşmenin göstergesi olmamalı.
Yeni dünyada; ülkeler ve şirketler sahip oldukları kaynaklar ile bilgi üretmek zorunda. İnsanın yeri ise bu modelin tam da merkezinde yer almalı.
İnsani değerleri yaratan, pozitifliği ve faydayı önemseyen, maddi kaynakları yaratırken manevi bütünlüğü bozmayan beyinlere ve onların liderliğine odaklanmalıyız. Bunun bir parçası olduğumuzu bilip, sanırım artık elimizi taşın altına koymalıyız. Bizim sahip olduğumuz tüketim alışkanlıklarıyla sürdürülen modeller, yine bizim sahip çıkacağımız değerlerle değişime uğrayacak. O yüzden artık evlerimizden oturup ‘sistem hatalı ben ne yapabilirim ki?’ demek yerine ‘sistem denilen şey benim ve ne yapmalıyım?' düşüncesine doğru dönmeliyiz.
Yakında yayınlanacağı haberini aldığımız yeni bir kitapla, Sinan Canan ve Sesil Pir’in insan odaklı liderlik konusunda söyleyecekleri daha çok şey var. Bizlerinde okuyup, kendimize insani değerler yaratacağımız yeni bir dünya düzeni beklentimiz var.
İnsanın, varlığını yok eden değil, besleyen olduğu bir dünyada hep beraber yaşayabilmek dileğiyle, sevgiler!
Instagramdan takip etmek için; @uzm.psk.sinemcakir