Annelik
Yıllar önce evlilik ile ilgili bir benzetme okumuştum.
“Evlilik bir büyüteç gibidir” , diyordu. “Altında ne varsa onu büyütür.”
O kadar gerçekti ki bu söz. İlişkinin temelinde sevgi varsa aşkınızı, ihtiyaç varsa beklentilerinizi, korku varsa öfkenizi, saygı varsa sizi büyütür. Zamanla görmezlikten gelinen sorunlar gün gelir bir sarmaşık gibi sarmalar. Nefessiz bırakıncaya, boyunuzu aşıncaya kadar sarar. Sonunda aşkınızın da evliliğinizin de bittiğini anladığınızda ya kesip atarsınız ya da dev mutsuzluk sarmalınızda sıkışıp kalırsınız.
Benim büyütecim zaman geçtikçe daha da büyüttü aşkı. Birbirimizin gözünde kocaman olduk. Bu bir şans mı yoksa bir sonuç mu? Bilemiyorum.
Sonra bir gün hayatıma bir başka büyüteç daha girdi. Bu defa çok çok daha güçlü, daha keskin, daha derin. Geçmişinde ne varsa onu büyütüyor. Sana dair ne varsa! Doğduğun ilk günden beri kalbinde biriktirdiğin tüm duyguları, zihnindeki tüm düşünceleri. Bildiğin ve bilmediğini sandığın herşeyi.
Öyle ki daha kundaktayken duyduğun şevkati, ilk kez düştüğünde hissettiğin korkuyu, evden ilk ayrıldığında yaşadığın yanlızlığı, fırındaki yemeğin kokusunu, yapabilirsin diyen o sesi. Hepsini kocaman yapıyor ve atıyor önüne! Yüzleş diyor kendinle.
“Annelik” diyor kendine.
Bundan tam 7 yıl önce. Sıcak bir Temmuz sabahı büyük kızımı, ilk göz ağrımı, Mina’yı kucağıma aldığımda henüz farkında değildim artık hiçbir şeyin aynı olmayacağını. Taa ki akşam olup baş başa kalıncaya, koynumdan indirdiğimde cıyak cıyak ağlamaya başlayıncaya kadar.
İşte o an dedim ki “ben ne hissediyorsam bebeğim o olarak çıkıyor karşıma”.
Hiç bitmeyen bir yolculuk başladı aramızda. O ilerledikçe ben ardından gittim. Koştum, durdum, düştüm, keşfettim. Mükemmel olamamakla, korkularımla, şevkatimle, sabrımla, çocukluğumla yüzleştim. Ben iyileştirdikçe yaralarımı annelik de kızımla beraber büyüdü içimde.
Kendimi de yaşamayı da yolculuğumu da daha çok sevdim.
İyi ki doğdun Mina! İyi ki girdin hayatıma.
Beni asıl sen kocaman yaptın..