Mükemmel Vücudun Sırrını Açıklıyorum!
Her zaman hayal ettiğimiz ama bir türlü tam olarak ulaşamadığımız o mükemmel vücut! Kimi için sütun gibi uzanan sımsıkı ince bacaklar, kimisi için kaslı bir karın, kimisi için ise bir daha yanından bile geçemediği o efsane düğün kilosu! Örneğin hayatım boyunca tanıdığım kadınların neredeyse tamamı evlendiğinde 50-55 kilo civarındaydı. Annemin akranlarına sorarsanız ki şu zamanın anneanneleri, evlendiklerinde 47 kilolar! O eski vintage eteklerin belleri neden öyle bir karış sanıyorsunuz? "Düğün öncesi rejim yapmak diye bir klişe vardır ve çok da yaygındır." İnsan bu toplumsal baskıdan dolayı bile gerçek dışı bir beden algısı yaşayabilir. O ideal biraz uzak kaldıysa da doğum öncesi kilosudur hedeflenen.
Zihinde mükemmelliği yakıştırdığımız her ne ise genellikle de asla ulaşılamaz o mükemmele.
Neden biliyor musunuz? Zor olduğundan, imkansız olduğundan değil. Gerçekleşmeyeceğine inandığımız idealize ettiğimiz şeylere mükemmel dememizden.
Psikolojide teleskopik düşünme diye bir tabir vardır. Hedeflerini büyük, yaptıklarını küçük görürsün. Yani bedenine bir teleskopun iki ucundan da bakarsın ve hedefini büyültüp şu anki durumunu küçültürsün. Bir taraftan eksiksiz, kusursuz mükemmel vücut ve diğer taraftan olduğundan çok daha kötü algıladığın kendi vücudun.
Bu durumu tetikleyen de çok sayıda dışsal faktör var hayatımızda. Kısa bir süre öncesine kadar görsel ve yazılı medya şimdilerde ise sosyal medya mükemmellik arayışımızı pekiştiriyor. Sürekli karşımıza çıkan kusursuz kadın vücutları, fit anneler, spor yapan babaanneler. Son beş yılda Türk kadınının vücut tipi değişti. Bacaklar uzadı, beller inceldi, selülit gitti. :)) Aynada yaşayamadığımız mükemmeli photoshop programlarında yaşar olduk. Vücudumuzdan memnun olmamamız yetmezmiş gibi bir de bu kıyaslama ile de mücadele etmemiz gerekiyor artık.
Ve harekete geçme zamanı geliyor. Hedef belirleniyor, diyete başlanıyor. Varsayalım 54 kilo olunacak. Neden mi 54? Doğum öncesi bir ara, yani aslında 24 yaşındayken 54 kilosundur. Ya da ancak 54’e indiğinde basenlerinde hiç fazlalık da kalmayacak, karın zaten o zaman dümdüz olacaktır.
İçimizdeki ses der ki “Eğer 54 kilo olursam daha güzel olurum. Bu da beni daha değerli yapar çünkü beğenilirim. Daha çok beğenilirsem de onaylanırım. Onaylanırsam daha çok kabul görürüm, ve daha çok şeye sahip olurum. Kendime güvenimim gelir, hayalimdeki her kıyafeti giyebilirim, mutlu olurum! “
Veeee çok stresli bir dönem başlar! İçsel motivasyonumuz korkudan besleniyor çünkü. Amaç bedenindeki gereksiz ve yanlış beslenmeden alınan kilolardan kurtulmak değil. Daha sağlıklı ve enerjik hissetmek için toksinlerden arınmak değil. Egzersiz yaparak güçlenmek değil. Doğru beden yaşına inmek de değil.
O hikayeyi yaşamak..
İçinde bilinçaltı denilen o dipsiz boşlukta kendine seslenen sesi susturmak gerek önce.
“Sen eksiksin! Yetersizsin! Ve sevilmeye layık değilsin..!
Konunun vereceği bir kaç kilo ile alakası yoktur aslında. Konu idealize ettiği ve içten içe başaramayacağına inandığı o hedefi koyup koşmaktır.
Ve ilk kim fısıldadıysa kalbine “şişmansın diye..” Ondan intikam almaktır.
Oysa ki her başarısızlık yeniden ve yeniden O’nu haklı çıkaracak ve kendine olan güvenin günden güne daha da derinleşen iç sesine yenik düşecek. Belki evet 55-56 kiloya ineceksin çok kilo vereceksin ama bu “mükemmel” hissettirmeye yetmeyecek. Sonranda aynı kiloları geri alacağını hiç söylemiyorum bile!
O yüzden kendinle baş başa kaldığın bir an bak aynaya. Ne görüyorsun? Bir bütün olarak bakabiliyor musun bedenine yoksa sadece kusurlu bulduğun yerin neresiyse orasını mı seçiyor gözlerin? İki kalın bacaktan mı ibaretsin? Dudaklarının yeterince kalın olmaması gözlerinin güzelliğine bir engel mi? Kim söyledi sana kalın dudak güzel diye? Kim seni yeterince güzel bulmadı? Kim istemedi seni? Bu sorularda gizli korkular.
Kapat gözlerini, bir derin nefes al, yavaşça ver. İzle nefes verişini. Kendine bir de içeriden bak. Nefes ol dolaş bedeninde. Ne kadar çok kas, damar, kemik var hayal et. Hepsi de sana yaşam verebilmek için varlar. Milyon tane hücre bir araya geliyor ve seni sen yapıyorlar. Dokun ellerinle saçlarına, yanaklarına, kollarına. Bir can mı verdi sana o beden? Hisset karnını. Nasıl da mucizevi şekilde büyüttü bir zamanlar içinde huzurla uyuyan bebeğini ilk yuvası.
Her nefes alışta daha da derinlerine in bedeninin. Kalbinin atışını dinle. Daha kaç defa atacak kim bilir? Her atış ayrı bir değerli ayrı bir aşk!
Aç gözlerini, bak kendine. Kendi MÜKEMMEL bedenine.
Kalp ol, nefes ol, aşk ol.
SEN OL!