İnsan Nelere Sahip Olabilir?
Çok sevdiğim bir söz var:
“Sahip olduklarınız sonunda size sahip olur”.
Bir bakmışsın bana ait dediklerinin tutsaklığındasın. Hem de öyle bir tutsaklık ki; ellerin kafesin, ayakların beton duvarların olmuş. Gözlerin penceredeki tel örgü, kendi zihninde hapsolmuşsun.
Arthur Schopenhauer insanı 3 özellikle tanımlıyor.
❂ Birincisi aktüel kişilik. İnsanın kendisi, olduğu şey, yani kişinin özü.
❂ İkincisi sahip oldukları. Mal, mülk, mevki, evlat..
❂ Üçüncüsü ise insanın temsil ettiği şeylerden oluşuyor. Örneğin sempati duyduğu parti, savunduğu ideoloji, tuttuğu takım, memleketi, milleti. Bütün bunlar o kişinin toplum tarafından tanımlanmasını sağlayan imaji oluşturuyor. Ben bu özelliği üzerimize giydiğimiz kıyafetlere benzetiyorum. Nasıl görünmek istiyorsak ve ne hoşumuza gidiyorsa onu seçiyoruz. Tam da bu noktada başlıyor ilüzyon. Bir süre sonra özünü unutuyor insan, üzerindeki kıyafet zannediyor kendini. Varlığından uzaklaştıkça ruhunun çıplaklığından daha da korkuyor. Ne varsa giymek istiyor, çünkü konforlu geliyor başkasının ona yüklediği anlam.
Ne enteresandır ki kaybetme kaygısı yaşadığımız hiçbir şey aslında biz değiliz,
sahip olduğumuzu zannettiklerimiz. Hem özgür olmak istiyor insan, hem de onca ağırlığı kendinde taşımak.
Bu kadar yükü sırtlayarak nasıl uçarsın?
Nasıl gidebilirsin sahipse sana senin sandığın dünya?
Oysa ki öz dediğin nereye gidersen seninle gelebilen, muhtaç olmayan, değiştirmeye çalışmadığın, gönül gözüne görünendir.
Hepsi emanet. Sev, giy, taşı ama varlığını O’ndan başkasında arama..♡