Agorafobi
Korona virüsü nedeniyle dün 31 büyükşehirde 48 saat süreyle sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu haberi takiben, pek çok kişinin sokaklara döküldüğünü ve yoğun bir kaygı ve panikle ihtiyaç olarak düşündüklerini ‘ya alamazsam?’ diye nasılda kaosa sürüklendiklerini görmüş olduk. Kollektif bir kaygının kollarındayız ve davranışlarımızı kontrol edemiyoruz.
Dışarı çıkamama fikri oldukça yüklü ve ağır bir duygunun ortaya çıkmasına neden olur. Engellenme, ihtiyaçların karşılanamayacak olması, belirsizlik ve daha da önemlisi çaresizlik hissi, içinden çıkılmaz bir düşünce yumağına dönüşebilir ve davranışların kontrolünün yitirilmesine neden olabilir.
Agora eski yunancada pazar yeri, kamuya açık alan, toplanma yeri anlamına gelir. Fobi ile birleşince çoğunuza tanıdık gelen o kavramı oluşturmuş oluyor: Alan korkusu!
Aslında Agorafobi sadece açık alanla sınırlı olan bir tanı değildir. Daha önce kaygı bozukluklarının bir alt tipi olarak görülsede artık kendi başına bir ruhsal bozukluk olarak tanı kitabındaki yerini almış bulunuyor.
Agorafobi kişide kaygı uyandıran ve aynı panik bozuklukta olduğu gibi fiziksel belirtilerinde eşlik ettiği yer ve alanlarda bulunmaya yönelik kişinin hissettiği aşırı kaygı ve korkunun, bu alanlardan kaçınılarak bastırılmaya çalışılmasıdır. Kişi bu alanlarda bulunmamak için yoğun bir uğraş içinde olur. Düşünceleri bu alanlarda bulunursa yaşaması muhtemel olan farklı felaket senaryolarına takılı kalmıştır ve kendini güvende hissetmiyordur. Bu senaryoların büyük bir kısmı abartılmıştır. Yani yaşanma ihtimali oldukça düşük olmasına rağmen (misal 10.000 de 1) kişi ‘mutlaka- kesinlikle’ yaşayacağına inanıyordur. Yalnız başlarına olmak istemedikleri için bir partnerle beraber kısmen bu alnlarda bulunuyor olabilirler. Örneğin sinemaya, tiyatroya, alışveriş merkezine tek başına gidememek, evde tek başına oturamamak gibi düşünebilirsiniz. Tabi belirtmekte fayda var, her kaçınılan durum agorafobi anlamına gelmiyor. Pek çok kaygı bozukluğu birbirine benzer belirtilerle seyrettiği için ayırıcı tanı burada önem kazanıyor.
Agorafobi tanısı için, toplu taşıma (metro, otobüs, tren vs), açık alanlar (pazarlar, parklar, konserler vs), kapalı alanlar (alışveriş merkezleri, otoparklar vs) ve ev dışına çıkmak gibi, bu dört alandan en az ikisinde kişinin günlük işlevlerini yerine getirmesine engel olacak biçimde aşırı kaygı ve panik yaşaması gereklidir. Buna bağlı olarak bu alanlardan kaçınmanın en az 6 ay süreyle görülüyor olması gerekmektedir. Kişinin düşünce içeriği genellikle şunları içerir: Aklımı kaçıracağım, utanç verici bir şeyler yaşayacağım, başıma birşey gelirse yardım alamayacağım, istediğim zaman buradan çıkamayacağım, sıkışacağım, kaçamayacağım, çaresizim.
Agorafobi, diğer kaygı bozukluklarında olduğu gibi, gelecek hakkında sürekli olumsuz felaket senaryolarını üretmeye eğimli, olaylar ve durumlar üzerinde kontrol sahibi olmadığını düşünen ve olası tehlikeleri daha abartılı algılama yönelimi olan kişilerde daha sık görülmektedir. Seçici tehdit algısı ve katasrofik inançlar açısından ilerleyici ve ağırlaşan bir tablo yaratması muhtemeldir. Tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi ve EMDR etkili olmaktadır. Eşlik eden bir depresyon varsa (-ki %60 komorbidite görülmektedir) ayrıca tedavi edilmesi gerekmektedir.
Instagramdan takip etmek için; @uzm.psk.sinemcakir